Dijital üreticiliğin acil ihtiyacı: ‘Dijital Telif Yasası’

Dünyada dijital telif haklarının korunmasına yönelik yasal düzenlemeler, özellikle yapay zekaya karşı geliştirilen önlemler giderek yaygınlık kazanırken Türkiye bu konuda oldukça geriden geliyor.

Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, dijital alanda üretilen içeriklerin, uluslararası platformlar ve arama motorları tarafından bedelsiz olarak kullanıldığına dikkat çekti, reklam piyasasının da kontrolünün bu mecraların elinde olduğunu, bu nedenle reklam gelirlerinin de buralara kaydığını belirtti. Bildirici, Basın Yasası yerine bir Medya Yasası hazırlanması ve medya üreticilerinin korunması gerektiğini ifade etti.

Faruk Bildirici’nin “Dijital üreticiliğin acil ihtiyacı: Dijital Telif Yasası” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Sonuçta medyanın dijital alanda ürettiği haberler ve her türden içerik, uluslararası platformlar ve arama motorları tarafından bedelsiz olarak kullanılıyor. Hatta dijital reklam piyasasını da onlar kontrol ediyor, reklam gelirlerinin çok büyük bölümünü onlar alıyor. Bu yüzden medya üreticilerini korumak için böyle bir yasaya gereksinim duyuluyor.

FİKİR VE SANAT ESERLERİ YASASI KORUMUYOR

Türkiye’de basın yasası güncel değil, dijitalleşme döneminin gereklerini yanıtlayamıyor. Adı bile eski. Matbuattık basın olduk, basından medyaya dönüştük ama yasamızın adı “Medya Yasası” olamadı, hâlâ Basın Yasası. Üstelik yasada gazeteciliğin telif sorunlarıyla ilgili hiçbir hüküm yok.

Telif haklarını koruma altına almak amacıyla hazırlanmış Fikir ve Sanat Eserleri Yasası var. Ama orada da fotoğraf dışındaki haber, söyleşi, röportaj, analiz, makale gibi gazetecilik ürünleri fikri eser sayılmıyor. Gazetecilik ürünlerini korumak bir yana bu yasa, yayınlanan haber ve diğer yazınsal ürünlerin kaynak göstermek kaydıyla serbestçe alıntılanabileceğini öngörüyor.

Hatırlarsınız, 2022 yılında AKP iktidarı, Basın Yasası’nda “halkı yanıltıcı bilgi”ye hapis cezası öngören yasa değişikliğini gündeme getirdiğinde gazetecilik örgütleri hep birlikte itiraz etmişlerdi. Yasa değişikliğinin TBMM’deki görüşmelerine gazetecilik örgütlerinden de temsilciler katılmış, gazeteciliğin suç hâline getirilmemesi için çaba harcamışlardı.

Ben de o dönemde gazetecilik ürünlerinin fikri eser sayılması ve telif haklarının korunabilmesi için Fikir ve Sanat Eserleri Yasası’nın dört maddesinde değişiklik yapılması için bir önerge hazırlamıştım. Muhalefet milletvekilleri ve gazetecilik örgütleri aracılığıyla TBMM’ye sunulacak bu önerge konusunda AKP’liler ikna edilebilseydi, gazetecilik ürünlerinin telif haklarının tanınması yönünde önemli bir değişim sağlanacaktı.

En azından “Dijital Telif Yasası” hazırlanması öncesinde o yönde bir adım atılmış olacaktı. Ama olmadı, hazırladığım yasa değişikliği önergesi işe yaramadı. Zaten sadece benim hazırladığım yasa değişikliği değil, muhalefetin hiçbir önergesi kabul edilmedi; AKP-MHP ortaklığının hazırladığı metin neredeyse hiçbir değişiklik yapılmadan yasalaştırıldı.

O günlerde hazırladığım Fikir ve Sanat Eserleri Yasası’ndaki değişiklik önergesi metnini, bu konuda yapılacak yeni çalışmalara katkıda bulunması umuduyla yazının altına ekliyorum.

TAKİP AJANSLARI VE DERLEME UYGULAMALARI

Devlet de telif hakları sorununu görmezden gelince gerek basılı medyada gerekse dijital medyada haber, söyleşi, analiz, makale gibi ürünlerimizin telif hakkı korunamıyor. Üstüne üstlük bir de çalınması, kopyalanması, hiçbir emek harcamayanların tepe tepe kullanması önlenemiyor.

Dijital medyadaki korsan yayıncılar, evrensel ilkelere göre yayıncılık yapan kurumsallaşmış haber sitelerinin haber merkezlerinin, muhabirlerinin ve yazarlarının emeğiyle ürettikleri içerikleri hiçbir karşılık ödemeden kullanıyorlar; hem de bunu göz göre göre, hiçbir perdeleme girişimine bile gerek duymadan yapıyorlar.

Bu yakıcı sorundan etkilenen 20 gazete, 1 Ekim 2012 tarihinde ortak bir deklarasyon yayınlamışlardı. Bu deklarasyonda, ‘Gazetelerin içerikleri; yani, haberler, yorumlar, köşe yazıları, yazı dizileri, fotoğraflar, çizgi, grafik, sayfa tasarımı ve benzeri bütün unsurların tek sahibi gazetelerdir’ demişlerdi. ‘Bu unsurların şimdiye kadar gazetelerin izni olmaksızın, fikir ve emek hırsızlığı yapılarak bazı internet siteleri tarafından çalınması eylemi ‘gazetecilik’ olarak nitelendirilemez’ diye itirazda bulunmuş ve içeriklerin çalınmasına karşı hukuki yollarla mücadele edeceklerini duyurmuşlardı.

Ama yasal dayanak olmadığı için başarılı olamadılar. Hatta zamanla “İçeriğimiz bizimdir” kampanyası yürüten gazetelerin dijital versiyonlarında bile başka gazetelerin ve sitelerin haberleri izinsiz kullanılmaya başlandı.

Günümüzde içeriklerin bu şekilde kullanımı 12 yıl öncesine göre çok daha yaygın hâle geldi ve en kötüsü de olağanlaştı. Artık medyanın ürettiği içerikleri çalanlar, sadece haber siteleri ve televizyonları ile de sınırlı değil. Medya takibi yapan ajanslar ve gazetelerin dijital kopyalarını alan TBMM gibi büyük kurumlar da medyanın ürettiği içerikleri bu şekilde kullanıyor. Medya takip ajansları, tıpkı arama motorları gibi sadece izleme, derleme işi yapıyorlar ve gazeteciliğin ürettiği içerikler, gazetelerin ve sitelerin yayınları üzerinden gelir elde ediyorlar. Ama elde ettikleri gelirden o içeriği üreten kuruluşlara neredeyse hiç pay vermiyorlar. Bu da başka bir haksızlık.

Ayrıca son zamanlarda haber derleme uygulamaları da yükselişe geçti. Bunlar, dijital evrendeki haberleri kendi sayfalarında topluyorlar. Bu derleme uygulamalarının Türkiye’de en yaygın kullanılanlarından biri Bundle. Bu uygulama da diğer derleme uygulamaları gibi haberleri çoğunlukla yayıncının sayfası yerine kendi sayfasından gösteriyor. O zaman da okuyucu, habere oradan tıklıyor ve haber metnindeki reklamların geliri de yayıncıya değil haberi derleyene gitmiş oluyor.

MEDYANIN FİNANSMAN SORUNU

Medyanın ürettiği içerikleri izinsiz kullanan başka onlarca mecra daha var. Elektronik bülten çıkaranlardan sosyal medyada ‘tek cümle haberciliği’ yapanlara kadar birçok dijital mecrada, kendileri üretmek yerine gazetelerin, televizyonların ve haber sitelerinin ürettiği içerikleri kopyalıyor, oradan gelir elde ediyorlar.

Üstüne üstlük medyanın reklam gelirleri, reklamların dijitale ve sosyal medyaya kayması nedeniyle daraldı. Gazetelerin tirajları düştü ve satış gelirleri de azaldı. Eskiden basılı gazetelere para verip satın alan okurlar, dijital yayınlarla bedavacılığa alıştı, alıştırıldı. Durum böyle olunca hemen her alandaki medya kuruluşları finansman sıkıntısı yaşıyor.

Halbuki ‘Dijital Telif Yasası’ olsa özel gazetecilik ürünlerinin telif hakları korunur, bu da medyanın yaşadığı finansman sorununun çözümüne büyük katkı sağlar. Kopyalama, çalma yoluyla haber sitelerinin birbirinin benzeri olması engelleneceği gibi özel haber üreten siteler öne çıkar; okurların abone olmasının, izlediği siteye mali destekte bulunmasının yolu açılır.

Gerçi medyamız da kendi sorunlarıyla pek ilgili değil ama ben dikkat çekmek istedim. İktidar medyası, sırtını siyasi iktidara; muhalif medyanın bir bölümü de sırtını bazı belediyelere dayamış olabilir ama bunlar iktidar yanlısı, muhalif ya da alternatif medya demeden herkesin ortak sorunu. Acilen hem de çok acilen ‘Dijital Telif Yasası’ çıkarılmak zorunda!”

(HABER MERKEZİ)